YatırımX Ekonomi Dolar Yükselmeli: Yanlış Duymadınız! Ülke Refahı İçin Doların Düşmesi Değil Yükselmesi Gerek

Dolar Yükselmeli: Yanlış Duymadınız! Ülke Refahı İçin Doların Düşmesi Değil Yükselmesi Gerek

Türkiye'de doların artışı ve yatırımların ekonomik dönüşümüne olan olumlu etkileri inceleniyor. Yüksek doların yabancı yatırımcıları çekebileceği ve üretim açığını kapatıp istihdamı genişletebileceği belirtiliyor. Ancak üretim sorunları ve tüketim çılgınlığı konuları lehine çevirebilir. İşte doların artışı ve yatırımlar üzerine bir perspektif...

Türkiye'nin Ekonomik Dönüşümü: Doların Artışı ve Yatırımlar Üzerine Bir Perspektif

Son dönemde Türkiye ekonomisi üzerine yapılan değerlendirmeler, alışılmışın dışında bir ekonomik stratejiyi gündeme taşıyor. Pek çok kişinin beklentisinin aksine, uzmanların bir kısmı ülkenin refah seviyesinin artışı için yalnızca doların düşmesinin değil, tam tersine doların artmasının olumlu etkiler yaratabileceğini düşünüyor. Bu bakış açısı, küresel ekonomik dinamikler ve Türkiye'nin yatırım potansiyeli üzerinden değerlendirildiğinde dikkat çekici çıkarımlar sunuyor.

Doların Artışının Yatırımcılara Etkisi

Ekonomistler ve iş dünyası temsilcileri, doların artışına yönelik öngörülerini yatırımcı alışkanlıkları üzerinden şekillendiriyor. Doların 55 TL gibi yüksek bir seviyeye çıkmasının, Türkiye’ye yabancı yatırımcı çekeceği ve yeni fabrika yatırımlarını teşvik edeceği ifade ediliyor. Böyle bir durumda, ülke ekonomisinin en büyük eksiklerinden biri olan üretim açığının kapatılması ve istihdam alanlarının genişlemesi öngörülüyor. Yatırımların artmasıyla birlikte hem yerli sanayinin desteklenmesi hem de ekonomik büyümenin hızlanması hedefleniyor.

Asgari Ücret ve Üretim Sorunu

Mevcut durumda Türkiye’de üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle yerli şirketlerin yurtdışına yöneldiği biliniyor. Örneğin, asgari ücretin yüksekliği nedeniyle tanınmış bir tekstil markası olan LC Waikiki, fabrikasını Mısır'a taşıdı. Bu durum ülke içindeki iş gücü arzı ve sanayi üretimi üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Diğer yandan, yüksek faiz oranları nedeniyle birçok kişi iş gücü piyasasından uzaklaşarak faiz geliri ile geçinmeyi tercih ediyor. Mevcut faiz politikaları, çalışmaya dayalı bir gelir modelinden ziyade, pasif gelir modelini teşvik ediyor.

Bir örnek vermek gerekirse, 10 milyon TL’lik bir mevduat hesabına aylık 740 bin TL faiz getirisinin söz konusu olması, aktif iş hayatına duyulan ihtiyacı azaltıyor. Bu durum ise çalışma verimliliğini düşürmekle kalmayıp ülkedeki tüketim alışkanlıklarına da yansıyor.

 Tüketim Çılgınlığına Karşı Üretim Eksikliği

Türkiye ekonomisinde dikkat çeken bir başka sorun ise üretim yeterliliği sağlanamadığı halde artan tüketim eğilimleri. İnsanlar kolay kredi imkânlarıyla yüksek fiyatlı ürünler satın almayı tercih ediyor. Örneğin, iPhone gibi lüks tüketim ürünleri, halk arasında yoğun bir talep görüyor. Ancak bunun karşısında yerli üretim eksikliği sürdüğü için bu tüketim alışkanlıkları ekonomik dengeyi olumsuz yönde etkileyebiliyor.

Bu tür sorunlar Avrupa ülkelerindeki farklı ekonomik yapı ile kıyaslandığında daha belirgin hale geliyor. Örneğin İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde ev ve araba fiyatlarının makul düzeyde olması, vatandaşların bu temel ihtiyaçlara erişimini kolaylaştırıyor. Oysa Türkiye’de asgari ücretle çalışan bir bireyin emekli olana kadar biriktirmesi gereken miktar çoğu zaman bir ev sahibi olmasına yetmiyor.

Çanakkale Köprüsü ve Benzeri Yatırımlar: Bir Model İncelemesi

Doların yüksek olduğu senaryolarda yabancı yatırımcıların ilgisinin nasıl olumlu sonuçlar doğurabileceğini kanıtlayan önemli projelerden biri de Çanakkale 1915 Köprüsü. Bu dev proje, toplamda 2 milyar 545 milyon Euro gibi oldukça yüksek bir maliyetle inşa edilmesine rağmen, Türkiye’nin cebinden herhangi bir maliyet çıkmadı. Bunun sebebi ise köprünün, yabancı yatırımcılar tarafından finanse edilmesi. Köprü, 2034 yılına kadar bu yatırımcılar tarafından işletildikten sonra tamamen Türkiye’nin mülkiyetine geçecek. Bu süreç sonunda dünyanın en uzun asma köprüsü sıfır maliyetle ülkeye kazandırılmış olacak.

Çanakkale Köprüsü örneği gibi projelerin sürdürülebilirliği, tam da yabancı yatırımların artışıyla mümkün olabilir. Yeni fabrikalar ve altyapı projeleri, uluslararası sermayenin ülkeye çekilmesiyle yerel ekonomiyi güçlendirmek için kullanılabilir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *